16 Kasım 2019 Cumartesi

Atatürk olmasaydı halimiz ne olurdu! Yavuz Bahadıroğlu










19 Mayıs münasebetiyle yine esip savurdular. Ciddi görünümlü adamlar, yine “Atatürk olmasaydı biz olmayacaktık!” türünden “komik” nutuklar attı!


İçimden sormak geldi: “Şimdi Atatürk yok diye biz de mi yokuz?”


Bu nasıl bir yaklaşımdır, büyük bir milletimize ne korkunç iftiradır? Hem “Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız” (Behçet Kemal Çağlar ve Faruk Nafız Çamlıbel’in ortaklaşarak yazdıkları meşhur “Onuncu Yıl Marşı”nın bir mısrası) diye şiirler yazıp ders kitaplarına geçireceksiniz, milli bayramlarda ilkokul çocuklarına bas bas okutacaksınız; hem de “Atatürk olmasaydı biz olmayacaktık” deyip kendi varlığınıza “iftira” atacaksınız!


Bir milletin varlığını tek kişiye endekslemek, ancak hastalıklı akılların ürünü olabilir: Saçma sapanlığın endazesiz biçimidir! Yağcılığın en damıtılmış şeklidir!


Hiçbir millet, birini övmek için kendini böylesine yerle bir etmez!


Atatürk olmasaydı, biz millet olarak yine var olurduk, ama meselâ bugün giydiğimizi giymezdik belki...


Yabancı kıyafetlere bürünmez, “moda”nın arkasına takılmaz, “Anneler Günü”, “Babalar Günü”, “Sevgililer Günü” gibi kapitalist mantığın ürettiği “tüketim” sarmalına düşmezdik...


Alfabemiz değişmez, kültür kaynaklarımız diken tarlasına, kütüphanelerimiz türbeye dönmez, böyle kültürsüzlüğe mahkum olmazdık...


Onca cami satılmaz, kiralanmaz, yıkıma bırakılmaz, “devrim” uğruna onca insan sehpalara sürülmez, Dersim acımasızca bombalanmaz, İskilipli Atıf Hoca gibi nice hocalar çeşitli bahanelere kurban edilmez, Ayasofya Müze yapılmazdı...


Yok şapka giymedi, yok ezanı Türkçe okumadı diye insanlara zulmedilmezdi...


Hac ve umrenin yanı sıra, Türk müziğinin radyolarda çalınması yasaklanmazdı...


Başta Milli Mücadele kahramanları olmak üzere, sayısız insan “hain” ilân edilmez, sürgünlerde hayat sürmek zorunda kalmazdı...


Tekkeler, zaviyeler, dergâhlar, medreseler kapanmaz, şimdiki gibi yürek bağlarımız kopmazdı...


Kimsenin soyuna-sopuna, dinine-imanına, diline-ırkına, vicdanına-namusuna, dinine, tekkesine- medresesine, dergâhına-divanına karışılmayacağından, muhtemelen Şeyh Said, Dersim, Koçgiri, Düzce, Yozgat, Menemen olayları gibi karışıklıklar çıkmaz, kardeş kardeşe kurşun sıkmaz, kin tortusu birikmez, bugün PKK’yı besleyen Türk-Kürt ayırımı yaşanmazdı...


Batı’nın tüm kirli suları üzerimize boşalmaz, böylesine ruhsal ve yüreksel kirlenme olmazdı...


Bediüzzaman’ın ve diğer âlimlerin kadr-u kıymeti bilinir, değerli vakitleri zindanlarda, hicranlarda tüketilmezdi...


Laiklik uğruna ocaklar sönmez, mazlum insanlar hapishanelere sürülmez, başörtüsü zulmü yaşanmazdı...


İnancımıza ve geleneklerimize aykırı olarak, Türkiye’nin heryerine heykeller dikilmez, onca masraf yapılmaz, çocuklarımızın beynine ecdad düşmanlığının yanısıra, din düşmanlığı tohumları da ekilmezdi...


Çerkez Edhem, Rauf Orbay, Kâzım Karabekir gibi, şahsa biat etmeyen vatanseverlere “hain” yaftası yapıştırılmaz, yanlış tarih yazılmaz, beynimiz keşmekeşe dönmez, Selçuklu-Osmanlı eserleri yağmalanmaz, belgeler satılmaz yahut yakılmaz, nesiller kendi ninelerine ve dedelerine böylesine yabancılaşmazdı...


Hars ve irfanımızda kesiklik yaşanmayacağından, kitleler cehalete mahküm bir duruma düşmez, kitap okuma oranı böylesine düşük olmaz, saçma sapan şiirler yazılmaz, bunlar milletin çocuklarına cebren ezberletilmez, öğrencilere “Atatürk’ün sevdiği şarkılar” öğretilmez, “sevdiği yemekler”den söz edilmezdi...


Bir hayat hikâyesi (Nutuk) tarihi kaynak sayılmaz, nesiller yanlış tarih bilgisi almak gibi tüm hayatlarını etkileyecek böylesine büyük bir hataya sürüklenmez, CHP’nin bugün de amblemini teşkil eden altı ok, devletin temeline saplanmaz, devlet bir partinin eksenine girmez, “tornadan çıkma insan” yetiştirme uğruna yıllar ve nesiller heba edilmezdi...


Hilafet kalkmaz, İslâm dünyası bugünkü perişanlıkta savrulmazdı...


“Atatürk ilkelerine sadakat” diye bir şey olmaz, kişiye özel kanun çıkarılmaz, tüm partiler “Atatürkçü” görünmek zorunda kalmaz, tarihi belgeler yıllar boyu saklanmaz, milletin gerçeği öğrenme hakkı gasp edilmez, millet, “demokrasi” yerine, 27 sene “Şefokrasi”ye talim etmez, sosyal, siyasi ve ekonomik anlamda hiçbir iyileşme sağlayamayan tek partiyi kesintisiz 27 yıl sırtında taşımazdı...


Tercüme kanunlar yerine kendi kanunlarımız yürürlükte olur, adli mekanizma güven kaybetmez, bir sürü “vasat zekâ”, “üstün zekâ” gibi yutturulamaz, Osmanlı’yı aşağılayan diziler yapılamaz, şanlı geçmişimize dil uzatılamazdı...


Çeşitli ülkelerde Efendimizle dalga geçen karikatürler çizilemez, kitaplar yayınlanamaz, dergiler çıkarılamaz, filmler yapılamazdı (ki, Sultan II. Abdülhamid’in bu tür yayınlara anında müdahale ederek tepki gösterdiğini, başta Amerika olmak üzere İngiltere, Fransa ve Hollanda gibi ülkelere sahnelenecek oyunları kaldırttığını, bunun için de hilâfet gücünü kullandığını biliyoruz)...


Lozan da olmayacağından, Ege Adaları, Musul, Kerkük, Batı Trakya, Batum belki kaybedilmez, Ortadoğu belki elimizden çıkmaz, tabiatıyla baş belâsı İsrail kurulamazdı...


Bizden bu kadar: Artık gerisini siz getirin!


https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yavuz-bahadiroglu/ataturk-olmasaydi-halimiz-ne-olurdu-10652.html


Senai Demirci'nin kaleminden: Mustafa Kemal Atatürk Olmasaydı


(Senai Demirci'nin kaleminden..) "Atatürk olmasaydı, Fransızlar Antep'ten sonra ülkenin bütününü işgal eder, kadınların örtüsünü başından çeken askerlerin baskısı altında kalırdık. Başı örtülü kızlar okullarda okuyamaz ve başörtülü memur olunamazdı. Annesi ve karısı örtülü diye, namaz kılıyor diye subaylar ordudan atılırdı


"Atatürk olmasaydı, Fransızlar Antep'ten sonra ülkenin bütününü işgal eder, kadınların örtüsünü başından çeken askerlerin baskısı altında kalırdık. Başı örtülü kızlar okullarda okuyamaz ve başörtülü memur olunamazdı. Annesi ve karısı örtülü diye, namaz kılıyor diye subaylar ordudan atılırdı.


Atatürk olmasaydı, İtalyanlar bir yolunu bulup geçmişimizle bağımızı koparmak için harf devrimi yapar. Mesela yeryüzünün en değerli kütüphanelerinden Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki el yazma eserleri en az 90 yıl sustururdu. Bununla da yetinmez, Müslümanların halifesini aşağılayarak yurtdışına sürerdi.


Atatürk olmasaydı, İngilizler Kastamonu'ya aniden çıkarma yapar. Churchill herkesi şapka giymeye zorlardı. Şapka giymeyi reddeden vatandaşları için seyyar mahkemeler kurar, seri idamlar yaptırırdı. Hatta şapka kanuna karşı çıkıyor diye iki önemli şehri Rize'yi ve Trabzon'u denizden bombalatırdı.


Atatürk olmasaydı, Amerikalılar ülkenin yönetimini ele geçirir. Seçilmiş ilk meclisi zorla dağıtır. Ali Şükrü gibi vatansever düşünürleri öldürtür. Kendi keyiflerine göre kurdukları meclis sayesinde, ülkeyi en az 30 yıl tek parti ile yönetirlerdi. Kendi adamları dışında kimseye oy hakkı vermezler, seçilme hakkı tanımazlardı.


Atatürk olmasaydı, Hitler ülkeyi işgal eder. Türk ırkını üstün ırk ilan eder, Kürtleri, Rumları ve Ermenileri aşağı ırk sayar. "Türkiye Türklerindir" dedikten sonra kendilerini Türk saymayanları Anadolu'dan sürerdi. Hitler bununla da yetinmez, Dersim'de sırf Kürt diye çoluk çocuk, kadın erkek on binlerce savunmasızı bombalarla imha ederdi.


Atatürk olmasaydı, Ruslar Anadolu'yu ele geçirir, camileri ahır yapardı. Medreseleri kapatırdı. Devrin en önemli düşünce odakları olan tekke ve zaviyeleri yasaklardı. Ezanı susturur, yerine anlamsız gürültüler koyardı.


Atatürk olmasaydı, İstanbul Yunanlılara kalırdı. Yunanlılar Fatih Sultan Mehmed'den Bizans'ın intikamını almak için Ayasofya Camiini müzeye çevirirdi.


Senai Demirci


https://www.dusuncemektebi.com/d/171186/senai-demircinin-kaleminden-mustafa-kemal-ataturk-olmasaydi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder