19 Nisan 2020 Pazar

Köy Enstitüleri’nde Yaşanan Rezaletler












Köy Enstitüleri’nde Yaşanan Rezaletler – Müslümanım Ama Komünistim diyenlere duyurulur



***

CHP’nin kurduğu Köy Enstitüleri’nde yaşanan binbir türlü rezalet ve komünizm propagandası Meclis tutanaklarına geçmiştir. Dönemin Eğitim Bakanı Tevkif Ileri, 26 Aralık 1952 tarihli meclis konuşmasında, yaşanan rezaletleri, komünizm propagandasını ve anarşiye teşviki belgelerle ortaya koymuştur.

Tevfik Ileri’nin izahatından özetle naklediyoruz:

1 – Tanınmış bir Komünistin aynı illetle malul karısı, bu müesseselerin birine öğretmen olarak atanmış, öğrenciler bu yolda zehirlenmiştir. Birçok vatanperver öğrencinin bu haller karşısındaki aksülamelleri (tepkileri) de zamanın idarecileri tarafından şiddetle karşılanmıştır.

2 – Vesikalarla (belgelerle) sabit olduğuna göre bu Enstitülerde Komünizme dair eserlerin hulasaları (özetleri) talebe konferansları adı altında gençlere dinletilirdi.

3 – Iftiharla kaydedeyim ki bu hadiseler karşısında da en büyük tepkiyi, yine bu müesseselere devam eden temiz Türk köylüsü gençler göstermiş ve Büyük Millet Meclisine kadar başvurmuşlardır. Şimdi de ilgili dosyalardan, şahitlerin ifadelerinden alınan bazı satırları okuyorum.

Hasanoğlan Köy Enstitüsü yüksek kısım öğrencilerinin konferanslarından tesbit edilmiş parçalar:

“Biz hala bu rejimi -Komünizmi- kabul ettiremiyor isek bu, o rejimin kötülüğünden değil, bizim kafalarımızın geriliğindendir.

Son varılacak nokta; vatan, sınır kavgaları atılarak aile ve memleket diye bir şeyin tanınmadığı, bütün insanların kardeş olarak yaşamaya çalıştıkları bir merkezdir. Bunun için yapacağımız iş, hükümeti devirerek yerine geçmek, Komünistliği ilan etmektir.

Aile kudsiyeti saçmadan başka bir şey değildir. Senin karın, benim karım diye tabiat bir şey ayırt etmemiştir. Bunları ortadan kaldıracak elemanlar biziz.

4 – Bir öğrenciye hazırlattırılmış bir konferansta Rusya örnek olarak gösterilmiştir.

5 – Karl Marks’ın hayatı ve mezhebi hakkında konferanslar verilmiştir.

6 – Ahlaki gelenek ve göreneklerimize aykırı her türlü hareketler mazur görülmüş, hatta teşvik edilmiştir. Çirkin muamelelere hedef olan ve mukavemet gösteren kızlarımızdan bıçaklanarak tecavüze uğrayanların bulunduğunu gösteren şahadetler, vesikalar (belgeler) mevcuttur.

7 – Komünist Partisi’nin manifestosunun (bildirisinin) teksir edilerek öğrencilere dağıtıldığı da tesbit edilmiştir. O zaman neşredilen “Köy Enstitüleri Dergisi”nde Komünistliği telkin edici yazılar vardır.”[1]

“Müslümanım ama Komünistim” diyenlere duyurulur.*

Işte o Meclis tutanakları:

*



***



KAYNAK: [1] TBMM Zabıt Ceridesi, 9. Dönem, Cild 18, Içtima 22, 26.12.1952, sayfa 441 ve devamı.

Eşref Edib’in “Kara Kitap” adlı eserinde (Beyan Yayınları, Istanbul 2013, sayfa 72, 73) Tevfik Ileri’nin söz konusu konuşmayı 22.12.1954 tarihli oturumda yaptığı yazılıdır, ancak bu tarih 1952 olacak.

Kadir Çandarlıoğlu

https://belgelerlegercektarih.com/2014/11/07/koy-enstitulerinde-yasanan-rezaletler-muslumanim-ama-komunistim-diyenlere-duyurulur/

Köy Enstitüleri Demokrat Parti hükümeti tarafından millî ve manevî değerlere aykırı eğitim göstermesi dolayısıyla kapatılmıştır. Birer fesat yuvası haline gelen bu kuruluşların kapatılmasına halkımız çok sevinmiştir!

Köy Enstitüleri

1936’da Maarifvekili Saffet Arıkan’ın zamanında köy halkına pratik bilgi vermek ve Köy Eğitmeni yetiştirmeye matuf bir proje tatbikata konur. Bunun askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapan gençler, yetiştirilip köylere gönderilir. Görünürdeki gaye, köye hem bir öğretmen, hem de modern üretim malzemesi ve tarım usûlleri sağlamak. Eğitimin malî yükünü hafifletmekti. İsmail Hakkı Tonguç zamanında 1937 ve 1939 yıllarında çıkarılan kanunlarla da köye eğitmen yetiştirme yaygınlaştırılır. Bu tatbikat daha sonra da Köy Enstitülerine dönüştürülür.

17 Nisan 1940’ta Köy Enstitüleri Kanunu çıkarılarak köy okullarında vazife yapacak öğretmenleri yetiştirmek üzere, şehir ve kasabalardan uzak yerlerde Köy Enstitüleri kurulmaya başlanır. Bu kanunun TBMM’de görüşülmesi sırasında asıl gayenin farkında ve karşı görüşte olanlar, “Köylülerin parasız çalıştırılarak acımasızca istismar edileceği, kız-erkek bir arada eğitim görmelerinin ahlâk anlayışına aykırı olduğu, Köy Enstitüleri’nin keyfî olarak geliştirilmiş bir model olduğu ve neticede “yarım münevver” (hatta dinsiz, inançsız bir tip) yetişeceğini” savunmuşlardır! Zaman onları haklı çıkarmış, bu okullarda yetişenler, köylerinde halk arasında ve derslerde resmen dinsizlik ve ahlâksızlık propagandası yapmışlardır. Bunlar aynı zamanda o günkü Cumhuriyet Halk Partisinin birer militanı idi. Böylece halkın din ve ahlâk konusunda yozlaşmasında büyük rol oynamışlardır! Bu menfî gelişmelerle ilgili (hususiyle din, ahlâk, namus konusunda) tüyler ürpertici örnekler hâlâ canlı olarak yaşayagelmektedir!

Buralardan yetişen Mehmet Başaran, Talip Apaydın, Fakir Baykurt ve Mahmut Makal gibi yazarlar, yazdıkları eserlerinde açıkça komünizm ve ahlâksızlık propagandası yapmışlardır.

Rus asıllı İsmail Hakkı Tonguç ile Millî Eğitim eski Bakanlarından Hasan Ali Yücel de, dinsizlik ve ahlâksızlık eğitiminin baş mimarlarından, aynı zamanda bu zararlı kurumların kurucularındandır!

1942-1943 öğretim yılında ise, Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsüne öğretim süresi üç sene olan bir “Yüksek Köy Enstitüsü” eklendi. 1947’de eğitim programları büyük değişikliklere uğradı ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı.

Asıl Gaye

Köy Enstitülerinin kuruluş gayeleri; medrese eğitiminin yerine, çağdaş ve pedagojik bir sistemle kendi örf ve adetlerine zıt bir aydın (!) grubu yetiştirmek içindi. Köy Enstitüleri Anadolu çocuğunun iman yapısını sildikten sonra yerine ahlâksızlık, milliyetsizlik, maddecilik ve komünizm çatısının kurulması için girişilen hesaplı ve planlı bir teşebbüstür. Zamanın idarecileri köylüye dayanmayan hiçbir inkılâbın kalıcı olamayacağını iyi anlamışlardı. Bu sebeple Köy Enstitülerinin görünürdeki temel hedefi eğitim ve öğretimdi. 3 Haziran 1942 günkü TBMM oturumunda Köy Enstitüleri Teşkilât Kanunu görüşülürken o günün Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel şöyle demektedir. “Köydeki öğretmen Cumhuriyetin ve inkılâpların yayıcısı ve öğreticisidir. Her konuda köylüye rehber olarak yetiştireceğimiz öğretmen köy çocuklarını bizim, siyasal düşüncemize göre yetiştirecektir...”

Yine Meclis’te 5 Haziran 1942 günkü oturumda Geçici Komisyon Başkanı Salah Yargı da “Köy Enstitüsü mezunlarının köyde misyonerlik (resmî ideolojinin yayıcılığı) yapacaklarını açıkca belirtiyordu. 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilât Kanunu’nun 10. maddesine göre Köy Enstitüsü mezunlarının görevleri belirleniyordu. Kanuna göre, Enstitü mezunu öğretmenler köyde; Eğitim ve öğretimi yerine getirecek, halkın ekonomik ve siyasî açıdan önderi olacaktı. Aynı kanunun 11. maddesine göre ise, öğretmenin bu gayeleri gerçekleştirmesi için vereceği emirlere herkes tarafından uyulması şartı getirildi.

1951’de Köy Enstitülerinin programı klâsik ilköğretmen okullarının programıyla birleştirildi. Daha 1954’te çıkarılan 6234 sayılı kanunla da köy enstitülerinin adı ilköğretmen okulu olarak değiştirildi. Köy Enstitüleri Demokrat Parti hükümeti tarafından millî ve manevî değerlere aykırı eğitim göstermesi dolayısıyla kapatılmıştır. Birer fesat yuvası haline gelen bu kuruluşların kapatılmasına halkımız çok sevinmiştir!

Yine Halk Partisi iktidarı döneminde şehirlerde açılan halkevleri çerçevesinde halkın dinden ve ahlâktan uzaklaştırılması planlanmıştır!

Asırlık İkaz

Bu menfî gelişmeler sırasında Bediüzzaman Said Nursî (ra) Hazretlerinin, 1940’larda bazı kurumlara sunduğu şu uyarıcı gayet mühim tesbiti, günümüze de büyük ölçüde ışık tutmaktadır:

“ (…..) Evet, hürriyetçilerin (İkinci Meşrûtiyet Devri, İttihat ve Terakki Hükümetinin) ahlâk-ı içtimâiyede (toplum ahlâkında) ve dinde ve seciye-i millîyede (dinî ve millî ahlâkta) bir derece lâubâlilik göstermeleriyle, yirmi-otuz sene sonra dince, ahlâkça, namusça şimdiki vaziyeti gösterdiği cihetinden, şimdiki vaziyette de, elli sene sonra bu dindar, nâmuskâr, kahraman seciyeli milletin nesl-i âtisi, (gelecek nesli) seciye-i dîniye ve ahlâk-ı içtimaiye cihetinde, ne şekle girecek elbette anlıyorsunuz (…..) Evet, eski Terbiye-i İslâmiyeyi alanların yüzde ellisi meydanda varken ve an’anat-ı milliye ve İslâmiyeye karşı yüzde elli lâkaydlık gösterildiği halde, elli sene sonra, yüzde doksan nefs-i emareye tabi olup millet ve vatanı anarşiliğe sevk etmek ihtimalinin düşünülmesi ve o belâya karşı bir çare taharrisi (araştırılması) …..” (Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, s. 20, 21.)

Bu mühim ikazın kulak ardı etmemek lâzım!




https://www.yeniasya.com.tr/naci-tepir/egitimde-muthis-tahribat_303300

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder