11 Ekim 2019 Cuma

Ayasofya doğrudan Atatürk’ün emri ile müzeye çevrildi,










Türkiye Gazetesi yazarı Rahim Er, Lozan'daki amacın Ayasofya'nın tekrar kiliseye çevrilmesi olduğunu söyledi.


Birkaç yazıdır Ayasofya Camiî Kebirini dile getirmeye çalıştığını belirten Er, "Böylesine önemli bir eser için hadiseye dikkat çekmek ve takipçisi olmakla mükellefiz. Aksi halde yarın Fatih Sultan Mehmed Han’ın yüzüne bakamayız" dedi.


Düvel-i muazzamanın, Lozan’da fikirlerini müzakere etmekten ziyade, isteklerini dikte ettirdiğine dikkat çeken Er, "Oradaki 4 esas dikteden biri Ayasofya’yı tekrar kilise yaptırmaktı. Bu gayeye varamadılar. Fakat, devrin Ankara’sı O’nu müze seyir ve eskimişliğine mecbur etti. Ayasofya’nın müze kalması istiklalimizin eksikliğine çarpıcı bir vesikadır. Unutulmamalı ki kılıç hakkı ve şehid bedeliyle alınan bu mâbedi vakıflaştıran, şehrin ve çağın sahibi “Fatih Sultan Muhammed Han” Ayasofya Camiîni camilikten çıkartacaklara beddua etmektedir: "Kim bu mâbedimi camilikten çıkartırsa Allahın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üzerine olsun!!!..." Bu tehdit dolu mânevî müeyyide, vakfiyede uzun yazılıdır. Vaki ihtar, gönül gözü açık o büyük Hünkârın bir kerametidir. Sultanlar Sultanı, eserin başına gelecekleri görmüş olmalı." şeklinde yazdı.


Er, yazısını şöyle sürdürdü: "Mesele öncelikle, cami ihtiyacı değildir. İsteğin, ideolojik bir yanı da yok. Ağır bir adaletsizliğin düzeltilmesi gerekmekte. Bu ayıptan, bağımsızlığımıza vurulmuş bu zincirden, bu aşağılanmaktan kurtulmalıyız."


http://www.risalehaber.com/ayasofyayi-kilise-yapamayinca-muzeye-cevirdiler-193564h.htm


Fatih'in Ayasofya bedduasının muhatabı M.Kemal'dir





Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü ve gazetemiz eski yazarı Prof.Akgündüz, Fatih'in Ayasofya vakfiyesindeki bedduaların muhatabının, Ayasofya'yı müzeye çeviren M. Kemal olduğunu söyledi.


Ayasofya'nın gündemde olduğunu hatırlatan Akgündüz, hükümetin Ayasofya'yı camiye çevirmesini istedi.


Fatih Sultan Mehmet'in "Bedduası'nı da hatırlatan Akgündüz'ün açıklaması şöyle:


"Fatih'in Ayasofya vakfiyesindeki bedduaların muhatabı, müzeye çeviren Mustafa Kemal ve arkadaşlarıdır; hükümet 500 yıllık vaziyetine yani cami haline çevirerek müslüman milletimizi bu bedduadan kurtarmalıdır.


Bugünlerde Ayasofya gündemdedir. 500 yıl cami olarak Müslümanların mabedi ve fethin sembolü olan ve bu yüzden Mescid-i Fethiye diye tarihe geçen Ayasofya asıl haline iade edilmelidir. Ben sadece Fatih Sultan Mehmed'in bir keramet göstererek beddua ettiği şahısları sanki görür gibi tavsif eden Vakfiyedeki beddua cümlelerini aynen nakledecek ve Müslüman milletimle paylaşacağım. Okuyanlardan istirhamım beddua cümlelerini dikkatlice okumaları ve sonradan fikir beyan etmeleridir.


"Allah’ın yarattıklarından Allah’a ve O’nun rü’yetine iman eden, Ahirete ve onun heybetine inanan hiçbir kimse için, sultan olsun melik olsun, vezir olsun bey olsun, şevket ve kudret sahibi biri olsun hâkim veya mütegallib (zâlim ve diktatör) olsun, özellikle zâlim ve diktatör idareciler tarafından tayin olunan, fâsid bir tahakküm ve bâtıl bir nezâret ile vakıflara nâzır ve mütevelli olanlar olsun ve kısaca insanlardan hiçbir kimse için, bu vakıfları eksiltmek, bozmak, değiştirmek, tağyir ve tebdil eylemek, vakfı ihmal edip kendi haline bırakmak ve fonksiyonlarını ortadan kaldırmak, ASLA HELAL DEĞİLDİR.


Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek (temel müesseselerden birinden taviz vermek) ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse; veya şer’-i şerife aykırı olarak vakıfda tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeri’ata ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey taleb ederse, kısaca bâtıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, AÇIKÇA BÜYÜK BİR HARAMI İŞLEMİŞ OLUR, GÜNAHI GEREKTİREN BİR FİİLİ İRTİKÂB EYLEMİŞ OLUR. ALLAH’IN, MELEKLERİN VE BÜTÜN İNSANLARIN LA’NETİ ÜZERLERİNE OLSUN.


“Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebeddiyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse, vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve herşeyi bilir.”.


Haksız bir şekilde bu vakıflara tağyir, ibdâl, tahrif ve ibtal şeklinde müdahele ve tecavüz eyleyen insan, ölümle karşılaştığı anı, sekerât-ı mevti, kabri müşahede ettiğini ve onun karanlığını, tabutu ve onun içindeki yalnızlık ve vahşeti, Münker meleğini ve heybetini, Nekir meleğini ve onun dehşetli darbelerini, Münker ile Nekir’in sorgulmalarındaki dehşeti, bütün insanların Âlemlerin Rabbinin huzuruna çıktıkları günde Allah’ın huzuruna çıkacağını, o gün hiçbir nefsin bir diğer nefis için hiçbir şeye malik olamayacağını ve o gün her şeyin dizgininin Allah’a ait bulunacağını hatırlasın.


Kim Allah’ın Kitabına ve Resülüllah’ın Sünnetine muhâlefet ederse, Allah ve Resülünün haram kıldığını helalleştirmeye çalışırsa, müslüman kardeşinin vakıflarını bozmaya, hayırlarını tahrib etmeye ve hasenâtını iptal eylemeye gayret gösterirse ve mü’minin hayır müesseselerini fonksiyonsuz hale getirmeye taarruz ederse, artık Allah’ın gadabı ile dönmüş olur; son durağı ve oturağı Cehennemdir; cehennem ne kötü bir varılacak yerdir; Allah onun hesaba çekicisi, azabın en azgın olanlarıyla azaplandırıcısı ve ikabın kanunlarıyla cezasını vericisidir. “O gün zâlimlere ileri sürecekleri mazeretleri fayda vermeyecektir; onlar için sadece la’net vardır; onların varacakları cehennem ne kötü bir menzildir.” “O gün her nefis kazandığı günahlar sebebiyle rezil ü rüsvay olacaktır; o gün zulüm yoktur; şüphesiz Allah hesabı çok hızlı yapandır.”


http://www.yeniakit.com.tr/haber/fatihin-ayasofya-bedduasinin-muhatabi-mkemaldir-70254.html


Ayasofya, doğrudan Atatürk’ün emri ile müzeye çevrildi


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın son Ayasofya açıklaması medyada bazı kalemlerine tepkisine neden oldu. Milliyet yazarı Melih Aşık, Atatürk'ün Türkiye Türklüğünün eski din ayrışıklığı geleneklerini geride bıraktığını göstermek için doğrudan doğruya Atatürk’ün emri üzerine müzeye çevrildiğini söyledi.


Arınç'ın Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi kampanyasına omuz verdiğini belirten Aşık, "Ayasofya 1950’den bu yana fırsatçı politikacının siyaset malzemesidir" dedi.


Atatürk döneminin gazetecisi Falih Rıfkı Atay'ın, 1960 sonrası yazdığı bir yazıda Ayasofya’nın cami yapılma girişimlerine verdiği cevabı köşesine taşıyan Aşık, yazısını şöyle sürdürdü:


- Ayasofya doğrudan doğruya Atatürk’ün emri üzerine müzeye çevrilmiştir.


- Müzeye çevrilişin Türkiye - Yunanistan ilişkileri ile hiçbir ilgisi yoktur. Atatürk, Batı Medeniyeti arasına katılan Türkiye Türklüğünün eski din ayrışıklığı geleneklerini geride bıraktığını göstermek ve asırlarca kapalı duran eşsiz sanat eserlerini devamlı olarak ziyaretçilere açık bulundurmak için Türk şerefini ve itibarını artırıcı bu büyük kararı vermiştir.


- Fatih Ayasofya’yı cami yaptığı zaman İstanbul’da vakit namazı kılacak kubbe altı yoktu. Bugün İstanbul, İslam aleminin en çok ve büyük camileri olan şehridir...


- Kapkara taassup Atatürk’ten öç almak için bu işi ortaya atmıştır.


Mimar Doğan Hasol yıllar önce yazdığı bir yazıda bakın ne diyor:


“Bizanslı iki mimarın gerçekleştirdiği bu kilisede ibadet etmek gerçek Müslümanlara hangi yüce duyguları verecektir? Bir üstünlük duygusuysa, gurursa, hangi başarıya dayanan bir gurur, hangi yücelik duygusu? Atalarımızın yaptığı, her biri bir başyapıt olan, dünya mimarlık tarihindeki yerlerini çoktan, haklı olarak almış camilerimiz var. Bunlar sanatta kendimizi dünyaya tanıttığımız tek dalın, mimarimizin en görkemli ürünleri. Kendi gerçek camilerimiz varken,sayıları ibadete yeterliyken, bir kiliseyi yeniden camiye çevirmenin çağdaş, mantıksal dayanağı ne olabilir?”


Ayasofya’nın müze oluşu, dinsel saygı ve hoşgörünün, dünya mirasına saygının sembolüdür. Ortaçağ anlayışı bizi ileri değil geri götürür...


http://www.risalehaber.com/ayasofya-dogrudan-ataturkun-emri-ile-muzeye-cevrildi-196630h.htm





Ayasofya’yı Müslümanlar müze yapmadı


Mehmet Şevket Eygi: Her toplumun, her halkın, her milletin Yahudileri vardır...


Mehmet Şevket Eygi, "Ayasofya’yı Müslümanlar müze yapmadı. Medreseleri tekkeleri Müslümanlar kapatmadı. Ezan-ı Muhammedîyi Müslümanlar yasaklamadı. İskilipli Âtıf Efendiyi Müslümanlar asmadı" dedi.


Her toplumun, her halkın, her milletin Yahudileri olduğunu belirten Eygi, Milli Gazete'deki yazısında "Rusya’da Komünist ihtilalini yapanlar Yahudilerdir. Bizim son yüz yıllık tarihimize Gizli Yahudiler damgalarını vurmuştur. Fransa’ya bir Yahudi Cumhuriyeti desek, abartmış olmayız. Bizdeki Gizli Yahudilerin iki ismi vardır. Takma Türk Kürt Müslüman Alevî isimleri. Onların ardında gerçek Yahudi isimleri. M. Kemal’in Selanikli hocasının zahirî resmî ismi Şemsi efendidir ama asıl ismi Şimon Zvi’dir ve kendisi Sabataycı bir hahamdır. İslam’dan kopuk Türk kavmiyetçiliğinin ideologu ve mucidi şu malum ve mahut Tekin Alp’in asıl ismi Moiz Kohen’dir" şeklinde yazdı.


1923’te bir İslam Cumhuriyeti olarak kurulan devletimizin Yahudileştirilmesine karşı olduğuna dikkat çeken Eygi, geçmişte İslama karşı yapılan menfiliklerin de Müslümanlar tarafından yapılmadığını söyledi.


Eygi'nin yazısı şöyle:


"Gizli Yahudilerin yakın tarihimizdeki millî kimliğimize, millî kültürümüze aykırı bütün zorlama devrimlerine karşıyım.


Yahudiler İbranî alfabesini kullanacaklar da ben bir Müslüman olarak niçin İslam-Kur’an yazısını kullanamayacakmışım?


Yahudilerin hafta tatili cumartesi olacak da benim hafta tatilim niçin Cuma olmayacakmış?


İsrail’de Musevî Şeriatı yürürlükte olacak da burada niçin İslam Şeriatı yasak olacakmış?


Tek kimlikli Yahudi ve Ermenilerle alıp vereceğim yok.


Bendeniz, bir Müslüman olarak, yalancıktan Müslüman görünüp de İslam’ı ve Ümmeti temelinden çökertmek isteyen iki kimliklileri tenkit ediyorum.


Kaynak: Ayasofya’yı Müslümanlar müze yapmadı





Ey İslam'ın nuru, Türklüğün gururu Ayasofya!


Şerefelerinde fethin, Fatih'in şerefi,


Işıl ışıl yanan muhteşem mabet!...


Neden böyle bomboş, neden böyle bir hoşsun?


Hani minarelerinden göklere yükselen,


Ta maveradan gelen ezanlar?...


Hani o ilahi devir, ilahi nizamlar?...


Ayasofya ses vermiyor,


Ayasofya bir hoş,


Ayasofya bomboş!...


Hani nerede?


Şu muhteşem minberde,


Binlerce erin baş koyduğu şu temiz yerde,


Şimdi hangi kirli ayaklar dolaşıyor?...


Ayasofya! Ayasofya!...Seni bu hale koyan kim?


Seni çırılçıplak soyan kim?!...


Hani nerede?


Gönüllerden kubbelere,


Kubbelerden gönüllere


Gürül gürül akan Kur'an sesleri?...


Kur'an sesleri dindirilmiş,


Müslümanlar sindirilmiş!...


Allâh c.c. Muhammed s.a.v Hülafa-i raşidinin


İsimleri kubbelerden yerlere indirilmiş!...


Fethin, Fatih'in mabedinden kitab-ı mübini,


Bu ulu dini kaldıran kim?


Dinimize, imanımıza saldıran kim?


Mabedimin göğsüne uzanan namahrem eli,


Kimin elidir?!...


Söyle Ayasofya, söyle.


Seni puthane yapan hangi delidir?!...


Elleri kurusun, dilleri kurusun!


Ayasofya! Ayasofya! Seni bu hale koyan kim?


Seni çırılçıplak soyan kim?!...


Ayasofya,


Ey muhteşem mabet;


Gel etme,


Bizi terketme!...


Bizler, Fatih'in torunları, yakında putları devirip,


Yine seni camiye çevireceğiz...


Dindaşlarımızla,


Kanlı göz yaşlarımızla,


Abdest alarak secdelere kapanacağız,


Tekbir ve tehlil sadalarıboş kubbelerini yeniden dolduracak


İkinci bir fetih olacak,


Ezanlar bu fethin ilanını,


Ozanlar destanını yazacaklar...


Putperest Roma'ya yeni bir mezar kazacaklar,


sessiz ve öksüz Minarelerinden yükselen ezan sesleri fezaları yeniden inletecek!


Şerefelerin yine Allâh'ın ve O'nun sevgili peygamberi Hz. Muhammed'in aşkına,


şerefine ışıl ışıl yanacak;


bütün cihan Fatih Sultan Mehmed Han dirildi sanacak!...


Bu olacak Ayasofya,


Bu muhakkak olacak...


İkinci bir fetih, yine bir ba'sü ba'delmevt...


Bugünler belki yarın, belki yarından da yakındır,


Ayasofya, belki yarından da yakın!...


Osman Yüksel SERDENGEÇTİ





Üstad Necip Fazıl'ın Ayasofya Hitabesi


Üstad Necib Fazıl Kısakürek'in 1965 yılında Milli Türk Talebe Birliği'ndeki (MTTB) Ayasofya Hitabesi günümüze ışık tutuyor...


yalnız mânayı anlasak, yalnız onu yerine getirebilsek, Ayasofya'nın kapıları sabır taşı gibi çatlar, kendi kendisine açılır. İsterse açılmasın; ondan sonra herşey, küçük bir tatbikat işinden ibaret kalır.


Demek ki, Ayasofya, ne taş, ne çizgi, ne renk, ne cisim, ne de madde senfonisi; sadece mâna, yalnız mâna...


Türk İstiklâl Savaşı'nın temiz ruhuna leke düşürenler, o ruha ve onun müspet temsilcilerine rağmen, kazanılmış bir istiklâli topyekûn tersine çevirme yoluna girmişlerdir.


Çünkü Ayasofya'nın kapılarıyla beraber ruhumuzu kilitlediler. Her mâna, her hikmet, her münasebet Ayasofya'ya bağlı...


Ayasofya açılmalıdır. Türk'ün bahtıyla beraber açılmalıdır.


Ayasofya'yı kapalı tutmak, Yunanlıya "ben yapamıyorum; sen gel de kendi hesabına aç!" demekten farksızdır.


Ayasofya'yı kapalı tutmak, Birleşmiş Milletler'den Afrikalı yamyam devletlerine kadar aleyhimize rey verdirip kendileri müstenkif geçinen Batılılara "artık benim hayat hakkım kalmadı!" demektir.


Ayasofya'yı kapalı tutmak, bu toprağın üstündeki 30 milyon ve altındaki 30 milyar Türk'ün semâları tutuşturan lanetine hedef olmaktır.


Ayasofya'yı kapalı tutmak, Allah'a sövmeye, Kur'ana tükürmeye, Türk tarihini kubura atmaya, Türk iffetini kirletmeye, Türk vatanını satmaya denk bir suçtur.


Gençler! Bugün mü, yarın mı, bilemem!


Fakat Ayasofya açılacak!.. Türk'ün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphesi olanlar, Ayasofya'nın da açılıp açılmayacağından şüphe edebilirler.


Ayasofya açılacak... Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün mânalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak!.. Öylesine açılacak ki, bu millete iyilik ve kötülük etmişlerin dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek...


Ayasofya açılacak!... Bütün değer ölçülerini, tarih hükümlerini, dünyalar arası mahsup sırlarını, her iş ve herşey hakkındaki gerçek miyarları çerçeveleyici bir kitap gibi açılacak...


Allah tarafından mühürlenmiş kalplerin mühürlediği Ayasofya, onların aynı şekilde mühürlemeğe yeltenip de hiçbir şey yapamadığı, günden güne kabaran akınını durduramadığı ve çığlaştığı günü dehşetle kolladığı mukaddesatçı Türk gençliğinin kalbi gibi açılacak...


Ayasofya'yı, artık önüne geçilmez bu sel açacak...


Bekleyin gençler!.. Biraz daha rahmet yağsın... Sel yakındır.


Fatih ve Onun Yeni Nesline Selam!


http://www.yeniakit.com.tr/haber/ustad-necip-fazilin-ayasofya-hitabesi-69643.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder