Yahudi Hitler – Yahudilerin Amacı Nedir ?
4294... Muaz İbn Cebel (r.a) Rasûlullah (s.a)'in şöyle buyurduğunu söylemiştir:
"Mescid-i Aksa'nın imarı, Medinenin harabına, Medine'nin harabı büyük savaşın çıkışına, büyük savaşın çıkışı İstanbul'un fethine, İstanbul'un fethi de Deccal'in çıkışına alâmettir."
Sonra Rasûlullah (s.a) eli ile konuştuğu kişinin (Muaz b. Cebel'ın) dizine, veya omuzuna (omuzlarına), vurdu ve; "Bu (dediklerim) şüphesiz senin burada oluşun gibi - veya senin burada oturduğun gibi - haktır" buyurdu.
Ahmed, b. Hanbel V, 222,245.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/417-418.
“Yahudiler mi dediniz? Onlar, yumurtalarını pişirmek için, dünyayı ateşe vermekten çekinmeyen lanetlilerdir.” Necip Fazıl Kısakürek
Yahudi Hitler – Yahudilerin Amacı Nedir ?
Yahudilerin nihai amacı Mescidi Aksa'yı Yahudi tapınağı yapmaktır Oysaki Hadiste belirtildiği gibi Mescidi Aksanın Yeniden inşa edilmesi Kıyametin kopma sürecini başlatan olay olacaktır.
Yahudi Mason kavramlarına takılmayalım Masonlar kandırılmış Yahudilerdir.
Sonradan Yahudi olunamadığı için yahudiler masonluğu icat etmişler. Bu şekilde kendi çıkarlarına hizmet etmeleri için bazı piyonları mason yaparak vezirlik makamlarına getirmişlerdir.
Yazıyı dikkatli okuduğuz taktirde Hitlerin yaptıkları en çok yahudilerin işene yaramıştır ve israilin kurulmasını kolaylaştırmıştır.
Birbirinden kopuk alıntılar yaptım satır aralarını okuyanlar meselenin özünü kavrayacaktır.
1933’te Sovyetler Birliğindekiler hariç Avrupa Yahudilerinin sayısı 5 Milyon 600 bindi. Bu rakamı 11.01.1945 tarihli New York Times yayınladı. Bu sayıdan da 21 Haziran 1941’e kadar hiçbir vak’anın olmadığı Doğu Polonya’da Molotov-Ribbentrop hattı ötesindeki 1 milyonu çıkarmak gerekir(Marschalko, s.176). Ayrıca, Yahudi kaynaklarında 1933-45 arası 1.5 milyon Yahudinin İngiltere, İspanya, Hindistan, Filistin gibi yerlere göç ettiği yazılıdır. Buna, ABD’ye muhtelif pasaportlarla giden Yahudiler de dahil değil(Atilhan, s.251). Öyleyse, Avrupa’da, 1946’da, 1.559.600 Yahudi yaşamaktaydı. Hitler ve Himmler’in ulaşabildiği yerlerde azami maktul Yahudi sayısı ancak bu olabilir. Fakat Amerikalı bazı yetkililerin harp sonrası temerküz kamplarında kaç kişinin kaybolduğu yönündeki araştırması bunu daha da netleştirmiştir. 1951’de yayınladıkları rapora göre, bu kamplarda 1.2 milyon insan ölmüştür. Bu rakam, Yahudileri, Çingeneleri, Ukraynalıları ve bütün diğer milletleri içine almaktaydı.Buna göre kaybolan Yahudilerin sayısı azami 500 bin veya 600.000’i geçmez (Louis Marschalko,Yahudiler s.187).
Yahudiler Hakkında Birkaç Cümle
“Biz işçileri bu baskıdan kurtaracak kimseler olduğumuzu ileri sürerek
sahnede görüneceğiz ve bizim savaşan kuvvetlerimiz olan sosyalistlerin,
anarşistlerin ve koministlerin saflarına girmelerini onlara telkin edeceğiz.
Bu savaşan kuvvetlerimizi biz; sosyal masonluğumuzun sözde bütün
beşeriyetin dayanışması ve kardeşçe idaresi gereğince daima
destekledik. İşçilerin emeğinden kanunen faydalanmakta olan
aristokrasi; işçilerin iyi beslenmeleri, sıhhatli ve kuvvetli olmaları ile
alâkalanırdı. Biz ise tam aksine Yahudi Olmayanların öldürülerek
azalmalarından menfaat bekliyoruz. Bizim kuvvetimiz devamlı yiyecek
kıtlığı ve işçinin beden zayıflığında gizlidir. Çünkü bütün bunlar onun
bizim arzularımızın kölesi olmasına delalet eder. O kendi yetkileri içinde
bizim arzularımıza karşı koyma kuvvet ve enerjisini bulamayacaktır.
Kralların otoritesinin aristokrasiye verdiği işçiyi idare hakkını, açlık daha
sağlam bir şekilde bize verir.
Biz avam tabakasını açlığın doğurduğu sıkıntı, hased ve kin ile harekete
geçirecek ve yolumuzun üzerinde bizi engelleyen ne varsa onların elleri
ile silip yokedeceğiz.
Ticari mübadeleler üzerindeki muameleleri durduracak ve sanayii felce
uğratacak olan ekonomik krizlerin tesiri bu kini daha fazla artıracaktır.
Bizce bilinmekte olan bütün gizli yeraltı metodları ile ve tamimile
elimizde olan altın'ın yardımı ile bütün Dünyada ekonomik krizler
meydana getirecek, bu krizler vasıtasıyla Avrupa'daki bütün
memleketlerde bütün işçi güruhunu aynı anda sokaklara fırlatacağız. Bu
güruh, mallarına hased ettikleri insanların kanlarını, cehaletlerinin
basitliği içinde zevkle dövecekler ve beşikte bulundukları günlerden beri
hased ettikleri malları o zaman yağma etme imkânı bulacaklardır.
Bizimkilere dokunmayacaklardır. Çünkü saldırı anı bizce bilinecek ve biz
kendimizinkileri muhafaza etmek için tedbirler alacağız”(protkol 3)
SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİMuhammed Maliki
“Biz Yahudileri iyi biliriz ki; Amerika, İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliğinde( Türkiye dememiş ama siz Türkiyeyi de böyle düşünün yaşadığımız iç savaşların sebebi) bir kaide vardır: Yuda herşeyden önce gelmelidir! Amerikanın menfaatleri “Tevrat Nazizm” i ile bağdaştığı müddetçe biz iyi Amerikalılar olacağız, bu benzerlik bittiği anda onu da diğer memleketlere benzetmekten çekinmeyeceğiz. Umumi olarak konuşmak gerekirse, demeokrasi mümkün olduğu kadar fazla Yahudi tarafından idare edildiği zaman işimize gelir. Evet; hürriyet iyi bir şeydir, fakat Yalnız biz yahudilerin hür olup istediğimizi yapabildiimiz zaman” (Louis Marschalko,Yahudiler s.86)
Tam altı milyon Yahudi'yi gaz odalarında yaktığı iddia edilen Hitler aslında bir Yahudi miydi? O tarihlerde Yahudilere bu denli sıkıntı çıkartması İsrail devleti'nin ilan edilmesinin önündeki en büyük engellerden birinin çözülmesine hizmet edecek ve Almanya'daki Yahudiler zorunlu olarak İsrail'e mi gideceklerdi? Böylece İsrail'de yeterince Yahudi nüfusu sağlanmış mı olacaktı?
O tarihlerde değil sadece Almanya, bütün Avrupa'da toplam Yahudi nüfusu altı milyon eder miydi? Bugün bile dünya çapındaki toplam nüfusları yirmi milyonu bulmuyor? Altı milyon Yahudi'nin meydana çıkacak külleri hiç tartışmasız bir dağ olurdu. Peki nerede bu küller? Yada daha sonra film çekimi için hazırlanmış olan o gaz odaları, gerçekten Yahudileri yakmış olsa bile hesaba vurun altı milyon kişi o kapasite ile kaç senede yakılabilir?
Bu konuları da zamanla işleyeceğiz ama konumuza dönelim. Hitler Yahudi miydi? Herşey aynı bugün de benzerleri oynandığı gibi bir tiyatro muydu? İsrail'e karşı düşmanlık sergileyen ülkeler ve liderler samimi olmayabilir mi?
kaynak: http://gercektarihvekultur.blogspot.com.tr/2011/10/hitler-yahudi-miydi.html#sthash.q2NX48oG.dpuf
Her olayda İsrail'in kuruluşunun fırsatını kolladılar. Bekledikleri bahar insanlığın büyük ayıplarından biri olan İkinci Dünya Savaşı oldu. Yıllarca planlar yapılmıştı ve şimdi beklenen fırsat doğmuştu. Ve plan sahneye kondu. Neden bu sefer olmasındı ki? Ve sahneye Hitler kondu. (tıpkı A.B.D. ve emperyal güçlerin bugün sahneye SADDAM'ı koyduğu gibi.) Kullandılar ve yönlendirdiler. Plan iyi gidiyordu.
Yahudi düşmanı, kan emici ırkçı bir vampir olarak dünyaya empoze ettiler. Sahneye nasıl bir oyun konduğunu, 2000'li yılları yaşayanlar, yaşadıklarını, dünyada yaşanan hadiseleri şöyle bir düşünseler çok iyi anlarlar. TV ler, gazeteler, yayınlar v.s...Her neyse. Tüm dünya Hitler'i Yahudileri yakan, işkenceyle öldüren bir canavar olarak tanıdı. Tabi bunun alt yapısı önceden hazırlanmıştı. Avrupa'da Yahudi karşıtlığı (Tıpkı şimdi dünyada olan Müslüman karşıtlığı ve düşmanlığı gibi.). Bunların hiçbiri gelişigüzel, birdenbire çıkan hadiseler değildir.
Richard Shenkman'ın "İnsanlık tarihinde büyük yalanlar" kitabında Hitler için şöyle yazıyordu: "YAHUDİLERİN TARİHİNİ YENİDEN YAZAN ADAM." Enteresandır dünya çapında bir çok yazar da aynı şeyi söylüyordu. Aynı kitapta bir çok kaynak gösterilerek alıntılar yapılmış. İşte birkaç tanesi:
* 1936 da Nazi partisi Katolik kilisesini karşına alıp kilise okullarının sınıflarından haçların kaldırılmasını istemiş. Bu düşündürücüydü. Naziler haçları kaldırıyor.
* İki yıl sonra Nazilerin Yahudi dükkanlarının camlarını indirdiklerinde kristal gecenin ertesinde 20.000 Yahudi toplama kampına atıldığında Hitler yine radikallerden uzak kalmıştı. Almanya'da herkes onun Yahudilerden nefret ettiğini bilirdi, ama Hitler, o kaba saba Yahudi aleyhtarlığından biri değilmiş gibi davrandı ya da henüz değildi.( Ian Kershaw, "The Hitler Myth" History Today (kasım 1985), s.28-29 )
1924 ve Sonrasında Filistin Toprakları: Almanya’ da bu yıllarda gerçekleşen durumlar böyleydi. Peki ya Filistin’ de? Filistin bu döneme kadar, Yahudi yerleşkesi olarak Dünya Siyonist Örgütü’ nün hayaliydi. Çok paralar akıtılıp bu bölgeden birçok toprak satın alınmıştı. Osmanlı’ nın son bulmasıyla da bu örgüt daha faal bir rol üstlenmiş ve emellerine ulaşacak topraklara kısmen ulaşmışlardı. Ancak sadece toprak yetmiyordu. Hayalini kurdukları Yahudi Devleti için Yahudilerin de bu topraklara gelip yerleşmesi gerekiyordu. Bölgeyi elinde tutan İngilizler de bu örgüte destek veriyordu. Tüm propagandalara rağmen Osmanlı zamanındakilerle ve sonrasında gelen Yahudilerle birlikte Yahudi sayısı ancak 85 bine ulaştırılabilmişti. Çünkü Yahudilerin yaşam kaliteleri Avrupa’ da üst düzeydeydi. Yahudilerin bu isteksiz tavrı örgüt için bir handikaptı. Bir şekilde Yahudilerin bu topraklara göçü sağlanmalıydı. Bu dönemde de en fazla Yahudi Alman toprakları içindeydi.
Yahudi çevreleri bu mali desteği neden sağladılar? Üstelik bu desteği, parti programında açıkça Yahudi aleyhtarlığı yapan bir lidere veriyorlardı. Seneler sonra ortaya çıkan Wilhelmstrasse gizli belgeleri ile bu olaya ilişkin fikirler oluştu. Bu belgelerde Siyonist Örgütler ile Hitler’ in anlaşma yaptıkları ortaya çıktı. Yahudilere yapılan baskıya, Yahudi liderlerin destek verdiği ve mali olarak Hitler’ i de bu baskıyı yapması için destekledikleri bu belgelerde yer alıyor. Özellikle de zengin Yahudi ailelere gözdağı vermek amaçlarıydı. Bu yüzden de toplama kamplarına sadece sakat, engelli, yoksul Yahudiler getiriliyordu. Bunların yanında Romanlar ve Çingeneler de vardı. Bu korkutma ve baskıyla varlıklı Yahudiler satın alınan topraklara göçe zorlanmış oluyordu. Üstelik Hitler, devlet politikası olarak Yahudilere göçün önünü açıyordu. Soykırım amacı olan bir diktatör niçin böyle bir göçe izin versin? Üstelik neden devlet politikasıyla da desteklesin? Göç etmek isteyen Yahudilerin göç organizasyonunu da Siyonistlerle birlikte yürütmüş ve sadece Filistin’ e göçe izin vermişlerdir. Nazi subaylarından olan Adolf Eichmann bu göç organizasyonunun başında yer almış ve Macaristan, Çekoslovakya ve Avusturya’ da göç büroları kurdurmuştur. 1941′ e kadar bu bürolar aracılığıyla Eichmann yasalar çerçevesinde Yahudi göçünü yürütmüş ve 250 bini aşkın Yahudi’ nin Filistin’e göçünü gerçekleştirmiştir. Hitler ilk olarak Romanya, Polonya, Avusturya ve Macaristan’ ı işgal etmiştir. Bunun sebebi de Yahudi nüfusunun bu ülkelerde daha çok olması olarak gösterilir.
Bizim de özellikle 2. Abdulhamid ile görüşmelerinden tanıdığımız gazeteci siyonist Theodor Herlz bu konu hakkında şöyle diyor: Wilhelmstrasse’ nin gizli arşivleri, Hitler İmparatorluğu ile Yahudi Örgütleri arasında, Alman Yahudilerinin Filistin’ e göçlerini kolaylaştırmak amacıyla bir anlaşma imzaladığını ortaya koymaktadır.
İkinci Dünya Savaşı yılları Avrupa pazarında çalışan şirketler için bir hayli zorlu geçmişti. O dönemlerde de dünyanın en popüler içeceklerinden olan Coca-Cola da bunlardan biriydi. Esasında Coca-Cola’nın Alman Nazileriyle arası gayet iyiydi. Nazilerin propaganda şovuna dönüşen 33 Berlin Olimpiyatlarının sponsorlarından biri Coca-Cola’ydı. Hazırlanan bir billboard reklamında ünlü bir Nazi sloganı değiştirilerek “tek halk, tek lider, tek içecek: Coca Cola” yazılmıştı. Şirket, Nazi gazetelerine sıkça reklam veriyor ve Nazi işgallerini destekliyordu. Başarılı pazarlama teknikleriyle savaşın her iki yakasında da satışlarını korumayı başardı.
Coca-Cola’yı Almanya’da üreten şirketin Nazi rejimiyle arası her ne kadar iyi olsa da, bir süre sonra Almanya’nın savaş sebebiyle izolasyona uğraması nedeniyle sıkıntılar yaşamaya başlandı. Nazi rejimiyle işbirliği doruklardaydı, Coca Cola, Nazilerin işgal ettiği bölgelerde fabrikalar kuruyor ve mahkumlar bu fabrikalarda çalışıyordu. Ancak, izolasyon sebebiyle hem ham madde hem merkezle iletişim sorunları baş gösterdi. Bu durum karşısında Coca Cola Almanya’nın başındaki Max Keith yepyeni bir çözüm buldu: farklı hammaddelerle yeni bir kola markası kurmak!
Coca Cola Logo – 1925
Bu marka da bugün dünyanın her yerinde satılan Fanta’ydı. ‘Fanta’ adı Almanca hayal dünyası anlamına gelen Fantasieden gelmektedir. Fantasie adı ortaya atıldıktan sonra, satıcı Joe Knipp bunu anîden Fanta olarak değiştirmeyi öne sürmüştür. Uzun sayılabilecek bir dönem boyunca Coca-Cola’nın Atlanta’daki merkezi Almanya’da neler döndüğünden haberdar olamadı çünkü savaş şartları nedeniyle iletişim imkansızdı. Böylece, bugün Türkiye’de “sarı kola” olarak bilinen Fanta, dünya içecek literatürüne girmiş oldu.
Yahudi Coca Cola Nazi Almanyasında cola satmaya devam ettiyse hatta Fanta'yı ilk Almanyada Almanlar için ürettiyse Nasıl Yahudi katliamından bahsedebiliriz.
Hani, bazı “Atatürkçü geçinenler” veya “Atatürk’ten geçinenler” zaman zaman şöyle diyorlar ya;
“O olmasaydı, biz olmazdık!”
Hayır, yeni bir “tartışma konusu” açıp da, pusuda bekleyen“provokatör”lerin ekmeklerine yağ sürmek istemem...
Bırakalım, onlar “o olmasaydı, biz olmazdık” demeye devam etsinler!..
Çünkü, biz inanıyoruz ki;
“Türkler” olarak “2 bin yıldır” vardık...
Bugün de varız, yarın da olmaya devam edeceğiz!..
Neyse... Konumuz bu değil!..
Ben, o sözü, “Terör Devleti İsrail”e uyarlamak ve sormak istiyorum:
“Adolf Hitler olmasaydı,
Acaba İsrail olur muydu?”
Gerçekten de, bu “soru”nun sorulması ve “tarihi gerçekler”in gün yüzüne çıkmasının zamanı geldi ve hatta geçiyor bile!..
İSRAİL’İN TERÖRİST LİDERLERİ
Dün, “Terör Devleti İsrail”in kuruluşunda işlenen “cinayet”lerden,“katliam”lardan yani “terörist faaliyet”lerden söz ettim...
Tekrar edeyim;
17 Eylül 1948’de, “Wisborg Kontu Folke Bernadetto” adlı “BM görevlisi”ni öldüren; LEHİ adlı terör örgütünün lideri İzak Şamir’dir!..
Yani, “Teröristlikten Başbakanlığa terfi” etmiştir!..
Dün de yazdım ya;
1940’lı yıllarda kurulan Irgun Zvei Leumi adlı “terör örgütü”nün bir militanı olan Ariel Şaron da “Başbakan” olmadı mı?..
Dahası, aynı Ariel Şaron’un “meslektaş”ları olan Menahem Begin ve İzak Şamir’in de, “Stern Çetesi” olarak bilinen “en kanlı terör örgütünün iki aktif militanı” değil miydi?..
Aynı Şaron’un “Sabra ve Şatilla katili” olduğu nedense hiç gündeme getirilmiyor!..
Ama, “Müslüman” ise,
Bas damgayı;
“Terörist!”
Şunu herkes bilsin ve herkes kafasına soksun ki, Ortadoğu’nun “terör”le tanıştığı yıllar, “İsrail’in kurulduğu” yıllardır!..
Şamir neciydi peki?..
Ariel Şaron neciydi?..
Menahem Begin ve Şamir, hem “terörist”, hem “gangster” oldukları için İngiltere tarafından “wanted” ilânlarıyla “aranıyor” değiller miydi?..
“Wanted” ilânlarıyla aranan bu “terörist”ler daha sonra “Başbakan”olmadılar mı?
17 Ekim 2001’de öldürülen Rehavam Zeevi de, “eli kanlı bir terörist”ti... Filistinlileri; “ezilmesi gereken bir bit” ve “kesilmesi gereken bir kanser uru” olarak gören bu adam, “yeraltı” eylemleri düzenleyen Palmach adlı“terör örgütü”nün bir üyesiydi vakt-i zamanında!..
HANGİ YÜZLE PARİS’E GİTTİ
Dün, yazmayı unutmuşum...
Bir de, Golda Meirvar...
21 Ağustos 1969’da “Mescid-i Aksa’yı yıkma girişimi”nde bulunan ve“İsrail’in ilk kadın başbakanı” olan bu kadın, bir “terörist”değil midir?..
Ve, Moşe Dayan!..
1937 yılında İngiliz subayı Yüzbaşı Orde Wingate’den öğrendiği “gerilla savaşı taktikleri”ni Filistin’de uygulayan bu adam; daha sonra “Altı Gün Savaşları”nda, “Mısır Savaşı”nda ve “1973 Arap-İsrail Savaşı”nda, “Savunma Bakanı” olarak görev yapmamış mıdır!..
Moşe Dayan denilen bu adam, “Menahem Begin Hükümeti’nde Dışişleri Bakanı” olarak görev almamış mıdır?..
Uzun lâfın kısası;
Dünya, eğer bir “terör örgütü” arıyorsa; “kurucuları terörist” olan İsrail’e bakmalı, “terörün kaynağı”nı başka bir yerde aramaktan vazgeçmelidir!..
“Teröristler” tarafından kurulan bir ülkeden, hiç “barış” beklenir mi?..
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önceki günkü çıkışında yerden-göğe haklıdır... Gerçekten de, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Paris’teki “terörü protesto yürüyüşü”nde “ne işi var”dır?.. “Hangi yüzle”oraya gitmiştir?.. Netanyahu ve İsrail, ilk önce “katlettiği kadın ve bebeklerin hesabını vermeli” ve “kanlı ellerini temizlemeli” değil midir?..
HİTLER’E YAHUDİ DESTEĞİ
Neyse... “Son gelişmeler”den ve “İsrail’in kuruluş yılları”ndan çıkıp, “daha eskilere” doğru bir yolculuk yapalım...
Meselâ, “1920’li yıllar”a...
1920’li yıllara gidelim ki; “Hitler” denildiğinde “Gaz odaları”nı ve “Yahudi Soykırımı”nı hatırlayıp “gaza gelen” insanlık, bir de “madalyonun öteki yüzü”ne baksın ki; “işin içinde başka işler olduğunu” görsün!..
Efendim;
Adolf Hitler ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, Almanya’da ilk ortaya çıktığı 1920 yılında hiç kimse tarafından tanınmıyor, kendilerine taraftar bile bulamıyordu!..
Derken, Almanya’nın önde gelen “siyonist sanayicileri” Hitler’le “dirsek teması”na geçti ve ona “maddî destek” vermeye başladı!.. Hatta, destek vermekle kalmayıp; Krupp, I.G. Forben ve diğer bazı “Yahudi şirketleri”nin sahipleri, 1929 yılında “Hitler’in Nasyonal Sosyalist Partisi’ne üye” bile oldular!..
William Shirer’in, “Nazi İmparatorluğu” adlı kitabının 304. sayfasında, bu“iltihak” şöyle anlatılır:
“Katılım toplantılarında bulunanlar arasında Krupp Von Bohlen, I.G. Forben’den Bosh ve Schnitzler ile Birleşik Çelik Kurumu’ndan Voegler de vardı!.. Bunlar, bir gün içinde Nazi oluverdiler!”
Bu kişiler, işte bu “iltihak”tan sonra, “Hitler’in, partinin başına geçmesi”için yoğun çaba harcadılar!.. Dahası; Hitler’e, “istediği zaman kullanabileceği özel bir harcama fonu” bile oluşturdular!..
HİTLER VE ROCKEFELLER
Sadece “sanayiciler” mi?.. “Yahudi bankerler” de Hitler’in yanında yer aldı...
Özellikle, uluslararası alanda çalışan Yahudi banker Warburg; aralarındaRockefeller’in de bulunduğu Amerika’daki diğer Yahudi bankerler adına Hitler’le temasa geçti ve ona “çok yüksek miktarda maddî destek”sağladı!.. Meselâ, ilk etapta “10 milyon dolar” gibi!..
Hitler, Wall Street’teki “Yahudi finansörleri” ile öyle bir içli-dışlıydı ki, bir mektubunda şöyle yazmıştı:
“Hareketimiz, Almanya’da büyük bir hızla gelişiyor... Bana gönderdiğiniz para bitti!.. Bir dahaki sefere ne kadar alabileceğimi bana bildirmenizi önemle rica ediyorum... Hitler.”
Yahudi bankerler, bu ricayı karşılıksız bırakmadı...Siegmund Warburg aracılığıyla, “15 milyon dolar daha” gönderdiler!..
Sadece “banker”lerden değil, “İngiliz petrolcü”lerden de para akıyordu Hitler ve partisine!.. Meselâ, dünya petrol pazarının en büyük dilimlerinden birini alan Royal Dutch Shell şirketinin sahibi “Samuel Ailesi”nden Sir Henry Deterding, 1931 yılında tam “30 milyon sterling”göndermişti Hitler’e!..
İyi de, bu “paund”lar ve “dolar”lar niyeydi!.. Elbette, “Hitler’i parti lideri”yapmak ve “yularını ele almak” için!..
Nitekim, “Yahudi finansörler” amacına ulaştı ve Hitler, 1933 yılında“Almanya’nın ipi”ni eline aldı!.. Tabiî, kendi ipi de Yahudiler’in eline geçmişti!..
Artık rahattılar...
Alman Siyonist Federasyonu, bir toplantı yapıp, 21 Haziran 1933’te şu mektubu yazdı Hitler’e:
“Irk ilkesini hayata geçiren yeni devletin temelleri üzerinde, bizler de kendi topluluğumuza ayrılacak alanda, baba yurdu için elimizden gelen her türlü verimli faaliyeti sürdürmeyi umuyoruz!”
Dedikleri gibi de, faaliyete geçtiler...
“Nazi Almanya’sı”nın mallarını Kuzey Avrupa’ya ve Ortadoğu’ya ihraç etmek için yoğun çaba harcadılar ve Almanya’yı “kriz”den kurtardılar!..
THEODOR HERZL’İN İTİRAFI
Bu destek, “2. Dünya Savaşı” esnasında da devam etti... Meselâ; İsveç Enskilda Bankası’ndan Yahudi Jacob Wallenberg, kontrolü altında bulunan“SKK Top Güllesi” fabrikasından, savaş boyunca “top ve gülle” gönderttiHitler’e!..
Amerikalı milyarder Rockefeller de, sahibi olduğu “Standard Oil”den,İspanya ve Latin Amerika’daki istasyonları vasıtasıyla “Nazi gemileri ve denizaltılarına petrol” sağladı!..
Herman Rauschning, “Hitler m’a dit” adlı kitabının 265. sayfasında,Hitler’in şu sözünü aktarır:
“Yahudiler; mücadelemde, bana önemli katkılarda bulundular... Çok sayıda Yahudi, beni malî olarak destekledi!”
Bu desteği ve “desteğin amacı”nı, daha sonraları; Siyonizm’in kurucu önderlerinden Theodor Herzl de, şöyle “itiraf” edecektir:
“Willhelmstrasse’nin gizli arşivleri; Hitler İmparatorluğu ile Yahudi örgütleri arasında, Alman Yahudilerinin Filistin’e göçlerini kolaylaştırmak amacıyla bir anlaşma imzalandığını ortaya koymaktadır!!!” (Theodor Herzl, Paris/1960-A.Chouragui, sh. 225)
O “KAMP”LAR NİÇİN?
Bunca “destek”ten sonra, biliyorum ki, soracaksınız;
“Peki, o gaz odaları, Yahudilerin günlerce yakılıp sabun yapıldığı fırınlar, Almanya’dan kaçma çabaları ve toplama kampları neyin nesi?”
Siz bunu sorarsanız, ben de şunu sorarım size:
“Milyonlarca dolar alıp, yularını Siyonist örgütlere kaptıran bir Hitler’in, bu zulümleri yapabileceği akla ve mantığa uygun mu?”
Öyle ya;
Hitler’in attığı her adım ve aldığı her nefesten, adamların haberi var!.. Ve hatta, “hangi adımı atması gerektiğini” bile dikte eden onlar!.. “Hitler’i 2. Dünya Savaşı’na sokan” da onlar!..
Eee, onu böylesine “kontrol” altında tutan bu adamlar, “toplama kampları”na, “gaz odaları”na veya “sabun yapılan fırın”lara göz yumarlar mı hiç?..
Demek oluyor ki;
İşin içinde, “hinlik”ten de öte bir “Siyonistlik” var!..
Efendim, “olayın aslı” şu:
“Başta Theodor Herzl olmak üzere, Yahudilerin amacı, Filistin’de güçlü bir devlet kurmaktı.. Bunun için, dünyaya yayılmış olan Yahudiler’in Filistin’e göç etmesi gerekiyordu...
Ancak Yahudiler; bulundukları ülkelerde iyi bir hayat standardına sahip oldukları için, Herzl’in çağrılarına olumlu cevap vermiyor, çağrıları duymazdan geliyorlardı!..
İşte bu noktada; Almanya’nın Arî ırk dışındaki tüm unsurlardan temizlenmesi gerektiğini düşünen Hitler’in sözlerini; Yahudilere karşı bir tehdit olarak kullanıp, Hitler’le işbirliği yaptılar!.. Böylece, Hitler’e verdikleri desteğin de karşılığını almış ve hedeflerine ulaşmış oldular!”
NAZİ KONTROLÜNDE GÖÇ!
Hatta, o kadar “işbirliği” içindeydiler ki; Almanya’daki Yahudiler’in, hem de “tren vagonlarına yükledikleri keçileri” de dahil, “mallarının bir bölümüyle göç etmelerini” sağlamak için, “Nazi”ler ve “Siyonist”ler,“beraber” çalıştılar!..
Sizin anlayacağınız;
“Filistin’e gitmek istemeyince”, Almanya’daki Yahudilerin gözleri korkutuldu, “pire”ler “deve” yapıldı, “İsrail devleti”nin temeli de bu sayede atıldı!..
Dahasını da söyleyeyim:
“Yahudilerin göçü”; öyle iddia ettikleri gibi; “gizlice” ve“canlarını tehlikeye atacak” şekilde olmamıştır!.. Tam aksine, bu göç;“Nazi subaylarının kontrolünde”gerçekleşmiştir!..
Bu “göç”esnasında, Nazi Subayı, yani Gestapo Şefi Reinhart Heydrich’in, ya da bir başka Gestapo Şefi Adolf Eicmann’ın rolü ve katkısı hayli fazladır... Hatta,“Yahudilerin Filistin topraklarına göçü” esnasında, bu adamlar “gözcülük”yapmışlardır!.. Mesela, Adolf Eichmann, 1941 yılına kadar, hem de “yasal yollar”dan, “250 bin Alman Yahudisi’nin Filistin topraklarına göç etmesini” sağlamıştır!..
Eichmann, 1939 yılında da Çekoslovakya’nın Prag şehrinde bir başka “Göç Bürosu” kurmuş ve burada Siyonist Dr. Rudolf Kostner ve Heydrich ile işbirliği yaparak, “yasadışı yollar”dan, “binlerce Yahudi’nin Filistin’e göç etmesini sağlamış”tır...
SOYKIRIMIN ARDINDAKİ GERÇEK!
Bunların hepsi;
“Belgeli ve tanıklı” olaylardır!.. Hiçbiri “işkembeden atma” bilgiler değildir!..
Gayet açık ve net;
Hitler, evet, bir “Yahudi soykırımı” yapmıştır... Ama, “Yahudilerin Filistin’e göçü”nü sağlayan ve hatta “hızlandıran” da; “Hitler ve Nazi Subayları”ndan başkası değildir!..
O halde, tekrar soralım;
“Adolf Hitler olmasaydı,
Bugünkü İsrail olur muydu?”
Amacım, “birilerini kışkırtmak” değil,
Sadece “tarihi gerçekleri” aktarmak istedim...
Sahi, Netanyahu “hangi yüzle” gitti Paris’e?.. Ve; “Fransa’daki Yahudilere İsrail’in kapıları açık” sözünü söylemeye niye ihtiyaç duydu?..
Hele bir düşünün;
“Terörün adresi”ni bulursunuz!..
Hasan Karakaya
Yeniakit
bu yazıyı da okumanızı tavsiye ederim
Adolf Hitler ve Yahudi Soykırımı Gerçeği
Nazilerle Çalışmış Büyük Şirketlerin Aynı zamanda yahudi olduğunu biliyor muydunuz
Coca Cola
2. Dünya Savaşı sırasında toplama kampı mahkumlarından sağlanan “zorunlu iş gücü” ile “Fanta” üretildi (Evet, Fanta ilk defa Nazi Almanyası’nda üretildi ve satışa sunuldu. Fanta, Almanca “hayal dünyası” anlamına gelen “Fantasie” kelimesinin kısaltılmışıdır). Savaştan sonra firma, bu dönemde üretilen Fanta’lardan milyonlarca dolar
kazandı.
Nestle
Nazi Ordusu’na çikolata sağlayan, fabrikalarında toplama kampı mahkumlarını zorla çalıştıran ve İsviçre Nazi Partisi’ne finansman olan firma kendini affettirmek için 2000 yılında Soykırım Gazileri Fonu’na 14.6 Milyon Dolar bağışladı.
Allianz
Firmanın CEO’su aynı zamanda Hitler’in 2. Dünya Savaşı’ndaki ekonomi bakanıydı. Toplama kamplarını sigortalayan firmanın, gaz odalarında öldürülen 1.5 milyon insandan kâr elde ettiği biliniyor.
Volkswagen
12.000 köle işçiyi fabrikalarında Hitler’e askeri araç üretmek için çalıştırdı. Fabrikadaki “ölüm odası” olarak adlandırılan odada hamile işçilere doğum yaptırılarak bebekleri ölüme terkediliyordu.
Kodak
Hitler’in kişisel danışmanı Wilhelm Keppler, ABD menşeli Kodak ile yakın ilişki içindeydi. Firmayı yahudi çalışanlarını kovması için ikna etti ve Nazi Almanyası için firmadan finansman sağladı.
Hugo Boss
Nazi Partisi için üniformalar üretiyordu. 180 kadın kaçırılarak fabrikaya hapsedildi ve partinin üst düzey üyelerine üniforma dikmeye zorlandı.
Standart Oil (ExxonMobil-Chevron)
Bir başka ABD kökenli firma olan Standart Oil, Nazilere yakıt tedariğinde bulundu. ABD’nin 2. Dünya Savaşı’na girmesi bile firmayı bu ticaretten alıkoyamadı. Alman denizaltılarına yakıt ikmali yaparken Panama bandıralı gizli tankerler kullanıldı.
BMW
50.000 köle işçiyi fabrikasında çalıştıran firma, Nazi’lere mühimmat ve askeri araç üretiyordu. Ayda 80 işçinin kötü şartlar nedeniyle öldüğü, işçilere tuvalet suyu içirme gibi işkenceler yapıldığı hatta bazılarının idam edildiği biliniyordu.
Ford
ABD kökenli firmanın Almanya’daki fabrikasındaki işgücünün %50’si köle işçilerden oluşuyordu. İçlerinde kadın ve çocukların da bulunduğu 10.000 kadar işçinin birçoğu dondurucu soğukta ölene kadar çalıştırıldı.
IBM
Yine ABD kökenli olan bilgisayar firması, Nazi’ler için delikli kartlarla çalışan bilgisayarlar üretti. Bu bilgisayarlar toplama kamplarına gönderilen yahudileri kaydetmek için kullanılıyordu. Naziler Polonya’yı işgal edince firma üretimini hızlandırarak, artacak olan bilgisayar ihtiyacından kâr etmeyi de ihmal etmedi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder